ARDA Foundation
Merhamet duyma yetimizin evrimsel anlamı ne olabilir? Neden içgüdüsel olarak acı çeken birine el uzatırız, ya da bir adaletsizlikle, bir ıstırapla ya da bir kederle karşılaştığımızda göğsümüzde tarif edilemez bir acı hissederiz?
Cevap, insanın özünde yatar. İnsanoğlu, tek başına hayatta kalmak için yaratılmamıştır. Türümüz yalnızca güç ya da zekâyla değil, bağ kurma yetisiyle evrimleşti. Merhamet, o zaman da bir yaşam koduydu, bugün de öyle. Topluluğun devamını, yavruların büyütülmesini, yaralıların iyileştirilmesini ve toplumların bir arada kalmasını sağlayan görünmez bir bağdır.
İlgilenmek, bizim yaratılışımızda var. Çünkü bizi bugüne taşıyan şey, tam da bu ilgiydi. Küçük kabilelerden küresel hareketlere uzanan yolculuğumuzda, başkalarının acısına duyduğumuz his ve o acıya karşılık verme içgüdümüz, bizi yalnızca insan değil, aynı zamanda insanî kılmıştır.
Bir an durup kelimenin kendisine bakalım. Compassion (Merhamet) kelimesi, Latince com (birlikte) ve passio (acı çekmek, tutku) sözcüklerinden gelir. Merhamet, acımak değildir. Hayırseverlik de değildir. Uzaktan kuru kuruya duyulan bir sempati hissi hiç değildir. Merhamet, bir başkasının acısına katılma tutkusudur—o acının içine girmeyi, onu derinlemesine hissetmeyi ve insanı harekete geçirecek kadar yüreğinde taşıyabilmeyi gerektirir.
Bu da merhametin pasif bir duygu olmadığı anlamına gelir. Merhamet aktif bir güçtür. Önemseme cesaretidir. Hissetme ateşidir. Ve bu konuda bir şeyler yapma çabasıdır.
Merhamet her zaman en yüksek erdemlerden biri olarak kabul edilmiştir. Yüzyıllar boyunca filozoflar bir konuda hemfikir olmuşlardır: merhametin olmadığı bir toplum çöküşün eşiğindedir.
Aristo erdemin sadece niyetlerimizde değil, eylemlerimizde yattığına inanıyordu. Merhameti adalete açılan bir kapı olarak görüyordu çünkü başkaları için derin duygular hissettiğimizde, doğal olarak işleri yoluna koymak için çabalarız. Varoluşçu düşüncede merhamet hayatlarımıza anlam kazandırır. Bizi ego, milliyet ve hatta zamanın ötesine geçen ortak bir insani bağla diğer insanlara bağlar.
Lâkin merhamet sadece asil değildir, aynı zamanda elzemdir. Ve bilim, ruhun zaten bildiği şeyi tasdik etmektedir.
Harvard, Stanford ve Wisconsin Üniversitelerinde yapılan çalışmalar, düzenli olarak merhamet duyan kişilerin daha yüksek düzeyde psikolojik sağlığa sahip olduğunu göstermiştir. Merhamet beyinde dopamin ve oksitosin salınımını tetiklemektedir. Bu maddeler zevk, bağlanma ve stres azaltma ile bağlantılı sinir kimyasallarıdır. Merhamet davranışları kan basıncını düşürür, bağışıklık fonksiyonunu güçlendirir ve hatta yaşam süresini uzatabilir.
Diğer bir deyişle, diğer insanlara yardım ettiğimizde iyileşme gösteririz. Merhamet sadece toplumu dönüştürmekle kalmaz – aynı zamanda merhameti seçen insanları da dönüştürür.
Manevi düzeyde merhamet, genellikle kutsal olanın nabız atışı olarak tanımlanır. Her büyük inanç geleneğinde merhamet kutsal bir güç olarak görülür. Merhametli olduğumuzda, kendimizden daha büyük bir şeyle bağlantıya geçeriz. Kutsal olana yaklaşırız. Her merhamet davranışı bizi gerçek amacımıza yaklaştırır - sadece var olmak değil, hizmet etmek, sevmek, içlerindeki kutsal kıvılcımı yüceltmenin bir yolu olarak başkalarındaki yaşamı canlandırmak.
Ve bir araya geldiğimizde -merhamet müşterek hale geldiğinde- gücü hep katlanır. Tek bir kibrit, bir mumu yakabilir. Binlercesi karanlığı aydınlatabilir. Merhamet eyleme dönüştürüldüğünde nelerin mümkün olduğunu gördük, görmeye devam edeceğiz. Gazze'ye hayati yardım göndermek, savaştan zarar gören bölgelerde mesleki okullar inşa etmek ya da yerlerinden edildikten sonra kadınların hayatlarını yeniden kurmalarına yardımcı olmak olsun, her merhamet eylemi krizden kendi kendine yeterliliğe uzanan köprüde bir tuğla haline gelir.
Gerçek şu ki, birlikte hareket edersek her türlü sorunu çözebiliriz. Açlık, yoksulluk, savaş, yerinden edilme… Bunların hiçbiri insanoğlunun üstesinden gelemeyeceği sorunlar değildir. Bunun önündeki engel çoğu zaman kaynak eksikliği değil, arzu eksikliğidir. Siyasi çıkarlar insanların sızılarını dindirmek yerine daha da artırıyor. Ancak bizler, yani insanoğlu, bunu değiştirme gücüne sahibiz. Ve bu, kayıtsızlık yerine merhameti seçerek başlar.
İşte sizlere çağrımız: Bu dünyanın daha fazla fikre ihtiyacı yok. Daha fazla ses istemiyor. Daha fazla yüreğe ve cesarete ihtiyacı var.
Sizlere - derinden hissetmenize, yoğun bir şekilde önemsemenize ve cesurca hareket etmenize - ihtiyacı var.
Merhameti seçtiğinizde, yeryüzündeki en kuvvetli varlığı seçmiş olursunuz. Umudun bir yansıması, sessizlerin sesi ve kimsesizlerin yarınlara inancı olursunuz.
İzin beklemeyin. Kusursuzluğu beklemeyin. Başkasını beklemeyin.
Ayağa kalkın. Sevgiyle konuşun. Merhamet edin.
Çünkü bir kişi yürekten bir şeyler verebildiğinde, bir insanlık zinciri harekete geçer. Ve milyonlar yürekten destek verdiğinde, tarih değişir.
Bugün, dünyanın acısını sadece hissetmeye değil, ayağa kalkmaya ve onu iyileştirmeye karar verdiğiniz gün olsun.
Bunu nasıl birlikte yapacağımızı görün ve BURADAN İNSANLIK TESTİNE katılın.
Güçsüz değilsiniz.
Ölçülemeyecek kadar güçlüsünüz!
Ve birlikte, DÜNYANIN BEKLEDIĞI MUCIZEYIZ.